Bazı zamanlar neresinden tutsak hayatın, elimizde kalıyor.
Aslında elimizde kalan hayat mı? Yoksa bizim duygularımızmı?
Hayat ilerlerken zamanla eşit şekilde,
Biz duygusal boşluklarımızın esiri oluyoruz.
Boşluk öyle bir derin çukur haline geliyorki,
Üstüne tonlarca çimento döksen kapanmayacak gibi oluyoruz.
Canımız acıyor, keyfimiz kaçıyor, her şey sanki üstümüze üstümüze geliyor.
Aklımız dur diyor, kalbimiz durma diyor.
Organlar bile çelişkide iken, yakınındakiler boş ver diyor.
Ama o boş verme yolunu bulamıyoruz,
Boş vermek gibi bir şey var mı?
Ne demek ki boş ver?
Boş bir tabak?
Boş bir bardak?
Boş bir şişe?
Boş bir ev?
Boş bir vs. vs.
Nedir boş vermek?
Nasıl bir şey insanın duyguları olabilirmi?
Duygularınıza nasıl boş ver diyebilirsiniz?
Hepimiz bazen üzülen yakınlarımıza, arkadaşlarımıza boş ver düşünme diyoruz.
Peki demekle olabiliyor mu?
Ben hiç beceremedim!
Olmadı boş veremedim.
Acısını çektim içimde,
Hem yan yana uyurken bile özleyip!
Gece uyanıp öptüğün birini nasıl boş ver e bilirsin.
Ben bunu hiç beceremedim.
Sabah uyandığında artık seninle olmadığını,
Senden ayrıldığını her sabah yeniden kabullenmek,
Çok zor bir duygu değilmi?
Düşünesenize her gece hayaliyle veya sarılıp uyuduğunuz,
Nefesini nefesinizde, kokusuyla huzur bulup uykuya daldığınız bir insanı nasıl boşverebilirsiniz.
Tamam kabul ediyorum hayat devam ediyor.
Ölüm gibi dönüşü olmayan bir yolda var bu hayatta,
Ama yaşarken nasıl boşverebilirsiniz,
Biryerde nefes i arsız sizsiz aldığını ve sizinde onsuz aldığınız gerçeğine nasıl boşverebilirsiniz.
Bence boş verenler sevmemiş olup,
Sevdiğini zanneden insanlardır.
Bir insan gerçekten sevmişse boşveremez,
Bir anda herşeyden vazgeçemez.
Çabalar uğraşır zaman tanır hem kendine hem karşıdakine,
Ama boşverip vazgeçemez.
Gerçekten sevgi varsa,
Aşk varsa,
Saygı varsa olmuyor.
Hayatı çok ciddiye alıyorsunuz diyen insanlara hastayım,
Siz nasıl yapıyorsunuz bir anlatsanıza?
Ciddiye almadığın hayat senin hayatın,
Senin duyguların,
Seni ömrün,
Ömür yalnızda geçer buna lafım yok gerçekten.
Ama keşke yalnız geçirmek yerine,
Aşkımıza, sevgimize sahip çıkabilsek ve yalnız olmaktansa kalbimizi tek bırakmaktansa hayatımızda kalbimizde değer verdiğimiz insanla yaşlanabilsek.
Acı, tatlı hatıralar biriktirsek ve hatıralarımıza sahip çıksak,
En azından birimiz göçüp gittiğimizde diğeri o hatıraları sağlıklı ve canlı tutsa.
Ama olmadımmı olmuyor işte ,
Savrulup gidiyoruz başka taraflara.
Başka bedenlerde,
Başka insanlarda,
Birbirimizi arıyoruz ama bulamıyoruz.
“Yüreğini vermeli insan;
sıktığı ele,
kucakladığı dosta,
dokunduğu omuza,
gülümsediği yüze,
baktığı göze.
Dinlediği söze,
Yüreğini vermeli insan…
Çünkü, verdiğimiz kadar alacağız bu dünyadan.
Yani, ektiğimiz kadar biçebileceğiz. Ne eksik, ne fazla.“
Nazım Hikmet RAN
SAĞLICAKLA KALIN..

